
HOŞBULDUK
Benim için de bu bir ilk. İtiraf ediyorum biraz heyecanlıyım.
Önceleri konuk yazar olarak gerek Türk, gerekse de yabancı medyada çok makalem yayınlandı. Düzenli köşe yazmak gözümü hep korkutan bir düşünceyken, Serdar ve Erhan kardeşlerimin yeni kurdukları sitelerine düzenli yazar olmam için baskın ısrar ve verdikleri cesaret sayesinde yılların tecrübeleriyle yoğrulmuş düşüncelerimi bundan sonra SIR Haber aracılığıyla sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Sürç-ü lisan edersek diye şimdiden özür dilerim.
Türkiye çok ama çok farklı ve hassas bir dönemden geçiyor. Demokrasimiz tarihimizin en ağır saldırısını şükürler olsun az tahribatla atlattı. Öldürmeyen şey güçlendirir derler ya, demokrasimiz ve milli iradenin bu süreçten çok daha güçlenerek çıkacağına inancım tam. Ordusuna "sizlere ölmeyi emrediyorum" diyen Atatürk gibi efsanevi bir önder sonrası ilk kez "medyanlara, ölümüne, ölümüne" diyerek milyonları tankların önünde dikebilen Cumhurbaşkanımız gibi bir liderin etrafında kenetlenerek bu zor süreci atlatmakla kalmayıp, milletçe tam bağımsız ve güçlü Türkiye hedefinden vazgeçmeyeceğimizi dünyaya ıspatladık.
15 Temmuz kalkışmasını planlıyan, FETÖ hainlerini maşa gibi kullanan, kimilerine göre üst akıl, bence aşağılık bir akıl. Hangi tabir daha doğru bilemem ama bu aklın bir dış akıl olduğundan artık kimsenin şüphesi kalmadı. Peki Türkiye ile alıp veremedikleri ne? Dertleri ne bizimle ?
Bu soruların cevabı değil tek bir makalede, kapsamlı bir doktora tezi ile bile zor anlatılır. Bugün kısa bir giriş ile anlatmaya başlayalım. Bundan sonraki yazlarımızda devam ederken bir yandan da dış dünyanın bize bakış ve yaklaşımını değerlendirmeye çalışırız.
Coğrafi konumumuzun önemini kabul etmek zorunda kalan dış güçlere kalsa "Türkiye ne olsun, ne de ölsün" derler. Onlar için ülkemiz "büyüdükçe budanması, kurudukça sulanması" gereken bir ağaç gibidir. Eskisi gibi "çantada keklik bir müttefik" olmamızı bekleyenleri çıldırtan ise, Türkiye'nin artık onların dümen suyuna hizmet etmemesidir.
Emredilenleri eksiksiz yerine getirmesine alıştıkları eski Türkiye'nin artık halkının değerlerini, bölgesinin hassasiyetlerini ve ulusal çıkarlarını gözetmesi, özetle "One Minute" demesi bazı güç odaklarında sindirim sorunu yaratmış olabilir. Zaten son dört yıldır ülkemize karşı tezgahlanan tuzakların çoğu Ocak 2009'daki bu tarihi çıkış sonrası kurgulanmıştı.
On yıl gibi kısa bir süre içerisinde sadece milli gelirini ve ihracatını değil, okul ve üniversite sayısını, havalimanlarını, hastahanelerini, baraj ve otobanlarını üç katı arttırıp bölgesinin parlayan demokratik yıldızı haline gelen yeni Türkiye gerçekten de kolay sindirilecek bir lokma değil. İnsanlık tarihinin en eski taktiklerinden "böl ve yönet" tuzaklarına da dört yıldır bir türlü düşürülemeyen milletimiz, hamdolsun bu aşağılık dış akıl merkezlerini cidden çileden çıkarabiliyor.
Bu sindirim sorununun teşhis ve tedavisi konusunu sonraki yazılarımızda daha derinlemesine değerlendirmek üzere, kalın sağlıcakla....
Egemen BAĞIŞ